İzmir, tarihi ve kültürel kimliğiyle bugünkü uygarlığımızın beşiğidir. Kurulduğu günden beri evrensel bir şehirdir. İnsanlığın çocukluk çağından bu yana, güzel olan, görkemli olan, çarpıcı olan, şaşırtıcı olan, akıl karıştırıcı ve akılcı olan, hem gerçek hem gerçeküstü olan ne varsa hepsini bünyesinde barındıran bir kültür deryasıdır.
Korunmaya değer kültürel, tarihsel ve doğal varlıkları, İzmir’i mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biri yapıyor. İzmir’de UNESCO'ya bağlı Dünya Mirasları Komitesi tarafından belirlenen kriterleri karşılayan iki muhteşem antik kent yer alıyor: Bergama ve Efes. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmeyi başarmış İzmir Tarihi Liman Kenti ve Birgi Tarihi Kenti’nin yanı sıra Gediz Deltası’nın geçici listeye girmesi için çalışmalar sürüyor. Foça, Çandarlı ve Çeşme kaleleri ise “Ceneviz Ticaret Yolunda Akdeniz’den Karadeniz’e kadar Kale ve Surlu Yerleşimler” başlığıyla yine UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunuyor.
İzmir, ziyaretçisine eşsiz bir uygarlığın ve kökleri binlerce yıl öncesine uzanan zengin bir geçmişin görünümlerini; sanat ve mimari tarihinin en harika anıtsal eserlerini sunuyor; özgünlüğünü korumuş incelikli bir kültürün öyküsünü anlatıyor. Koylarında ve kıyılarında, antik şehirlerinde, yavaş yaşamın son sığınağı kasaba ve köylerinde, doğal yaşamın çiçeklendiği dağlarında ve vadilerinde dünyayı buluşturuyor. İzmir, tarihin en göz alıcı kentlerini tanımayı, o kentlerin sütunlu yollarında yürümeyi, antik zamanların büyüsüne kapılmayı düşleyenleri çağırıyor; isteyene dünyanın en güzel tatil olanaklarını, bir hayat boyu unutulmayacak serüven fırsatlarını vaat ediyor.
Efes UNESCO Dünya Mirası
UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde, Efes Ören Yeri, Meryem Ana Evi, Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Bazilikası, Çukuriçi Höyük olmak üzere dört bileşenle yer alan ve Türkiye’nin en büyük açık hava müzesi unvanına sahip Efes Antik Kenti’ni her yıl yaklaşık iki milyon kişi ziyaret ediyor. Olağanüstü bir tarihi zenginlik barındıran Efes’te antik dünyanın en büyük açık hava tiyatrosu olan Büyük Tiyatro, antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı ve bir başka mimari değer Celsus Kütüphanesi yer alıyor.
İzmir’in Selçuk ilçesindeki Efes, İyonya'nın on iki şehrinden biriydi. Buradaki ilk yerleşim Neolitik Çağ’a tarihlendiriliyor. Son yıllarda Çukuriçi Höyük’te yapılan kazı çalışmalarında yerleşim tarihinin MÖ 6. bin yıla kadar uzandığı; Neolitik ve Kalkolitik dönemlerde bölgede insan yerleşiminin bulunduğu tespit edildi. Ayasuluk Tepesi’ndeki kentin adı Apasas idi ve İyonya’nın bir kısmını da içine alan Hititlerin çağdaşı ve komşusu olan Arzawa adlı bir devletin merkeziydi.
Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları 8 kilometrekarelik geniş bir alana yayılıyor. Efes, MÖ 1050 yıllarında Yunan anakarasından gelenlerin de yaşamaya başladığı liman kentiydi; MÖ 560 yılında Artemis Tapınağı etrafında yerini aldı. Bugün ziyaret edilebilecek mevcut Efes şehri ise Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından MÖ 300 yıllarında kuruldu. Efes, altın çağını Helenistik ve Roma dönemlerinde yaşadı ve Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak çağının en kalabalık kentlerinden biri oldu. Efes medeniyet, felsefe, bilim, kültür ve sanat alanlarında öncü bir kent olarak tarihe geçti.
Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı
Bergama, İzmir'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bir diğer kültür miras alanı. Bergama Akropolü, içindeki kütüphane binası ile antik dünyada önemli bir eğitim merkezi ve Pergamon Krallığı'nın başkentiydi. Akropol ayrıca Anadolu’daki en dik antik tiyatroya ve ilk psikiyatri hastanesi olan Asklepion Sağlık Merkezi ve Kutsal Alanı’na ev sahipliği yapıyor.
Pergamon Antik Kenti üzerine kurulan Bergama, MÖ 7. yüzyıla dayanan arkeolojik kalıntıları ile uygarlık tarihinin en eski yerleşim alanlarından biri. Sahip olduğu tarihi ve kültürel değerleriyle Bergama, Türkiye’nin on üçüncü UNESCO Dünya Mirası. Bergama Ovası'na hâkim bir tepenin üzerine inşa edilmiş Antik Pergamon’un yönetim merkezi konumundaki Akropol, eşsiz bir manzara sunuyor. Bergama’da Athena Tapınağı, Trajan Tapınağı, Zeus Sunağı, on bin kişilik tiyatrosu, Bakhüs Tapınağı, Bergama Kütüphanesi bütün ihtişamı ile ziyaretçilerini bekliyor.
Tıp ve eczacılığın simgesi yılan figürü pek çok ilkin yaşandığı Bergama’dan çıktı. MÖ 4. yüzyılda inşa edildiği bilinen ve kapısında “buraya ölüm giremez” yazan, şifalı sularıyla ünlü Asklepion burada yer alıyor. Geçmişi antik çağlara dayanan ve mitolojideki sağlık tanrısı Asclepius'a adanan Asklepion Sağlık Merkezi ve Kutsal Alanı, yüzyıllar boyunca önemli bir tedavi merkezi oldu. Burada hastalar, 650 metre uzunluğundaki kutsal yoldan yürüyerek su sesi ve telkin yoluyla tedavi ediliyordu. Bu tedavinin yanında şifalı suyu içmek ve yıkanmak tavsiye edilirdi. Tıbbın babası olarak bilinen Koslu Hipokrates’ten sonra yetişen ve antik dünyanın en önemli hekimi ve eczacısı olan Galen, Bergamalıdır ve ilk tıp eğitimini burada alır. Roma İmparatorluğu’nun saray hekimi olan Galen, bu görevini MS 161-166 yılları arasında sürdürdü.
Tarihi Liman Kenti
İzmir, tarihi boyunca Akdeniz’in en önemli liman şehirlerinden biridir. Ürünlerin, fikirlerin ve kültürlerin buluşup, yeni anlamlar ve içerikler yüklenerek dünyaya yayıldığı merkezdir. Bir ticaret ve liman kenti olarak, kuruluşundan bu yana öyledir ve bu özelliğini hiç kaybetmemiştir. Üç kıtayı; Avrupa, Asya ve Afrika’yı buluşturan uygarlık beşiğidir. Dünyanın en eski iki ticaret yollarının; binlerce yıl boyunca mal ve zenginlikle beraber kültür ve fikirleri de taşıyan İpek Yolu ile Akdeniz’i eski dünyaya bağlayan deniz ticaret yollarının düğüm noktasıdır.
Bugün tarihi İzmir olarak adlandırılan Kemeraltı, Kadifekale ve Basmane bölgeleri, şehrin liman kenti olma niteliğini kazandığı özgün bir konuma sahip. 19. yüzyılda bu tarihi liman kentine bir giriş kapısı olarak inşa edilen Konak Pier’den başlayarak Kadifekale’ye kadar uzanan bu güzergâh, barındırdığı tarihi ve mimari değerlerle UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi. Konak Meydanı ve Tarihi Saat Kulesi ile İzmir’in öne çıkan sembollerinin bulunduğu bu alan, zaman içinde iç limanın dolmasıyla genişleyen Kemeraltı Çarşısı ile dünyanın en eski ve en büyük açık hava alışveriş merkezi olma özelliğini de taşıyor. Anafartalar Caddesi’nde ilerledikçe, Doğu ve Batı’nın buluştuğu bu tarihi liman kentinin çok kültürlü niteliği her adımda kendini gösteriyor. Bu tarihi kent merkezi, aynı zamanda, 16. yüzyıldan başlayarak İzmir’e göç etmeye başlayan Sefarad Yahudilerinin yerleşim alanı olan Havra Sokağı ve çevresi, dört tanesi birbiriyle sırt sırta olmak üzere dokuz sinagoga ev sahipliği yapıyor.
Kemeraltı Çarşısı’nın hemen bitişiğinde bulunan Smyrna Agorası bugün kazı çalışmalarının devam ettiği ve Roma döneminin günlük yaşamına ışık tutan, dünyanın en zengin yazılı ve görsel grafiti koleksiyonlarından birini de barındırıyor. Kadifekale’nin eteklerinde bulunan, büyük bölümü yer altında olan Antik Smyrna Tiyatrosu’nda da kazı çalışmaları devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda tamamlanacak çalışmalarla gün yüzüne çıkacak tiyatronun, Anadolu’daki en büyük amfi tiyatrolardan biri olduğu tahmin ediliyor. Büyük İskender’in Pagos Tepesi’ne yaptırdığı kale ile son bulan bu güzergâh ve Kemeraltı, Cumhuriyet döneminde de kent merkezi olarak varlığını sürdürmüş, içinde barındırdığı sesler, kokular ve hikâyelerle bugün de İzmir’in kalbi olmaya devam ediyor.
Birgi
UNESCO Geçici Miras Listesi’nde yer alan İzmir'in, Ödemiş ilçesine bağlı Birgi, ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Birgi, yüksek taş evleri ve ahşap pencereleriyle geleneksel mimari dokusunu koruyan, yemyeşil bir coğrafyanın içinde bir cennet bahçesi gibi. Tarihi 5 bin yıl öncesine uzanıyor. Her biri muaazzam bir ustalığın ve çarpıcı bir estetik anlayışın ürünü görkemli taş konakları, insanın gözünü ve ruhunu okşayan yapılarıyla; türbeleri, camileri ve hamamlarıyla Birgi, sadeliğin, saygının, birlikte yaşama kültürünün, incelikli bir yaşam zevkinin son sığınağı.
Foça, Çandarlı ve Çeşme Kaleleri
2013 yılında “Ceneviz Ticaret Yolunda Akdeniz’den Karadeniz’e kadar Kale ve Surlu Yerleşimler” başlığıyla yapılan başvuru kapsamında Foça ve Çandarlı kaleleri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine dâhil edilmiştir. Özellikle on birinci ve on beşinci yüzyıllarda Akdeniz’in farklı noktalarında koloniler kuran Cenevizliler, ticaret yollarının korunması için özellikle liman bölgelerine kaleler inşa etmiş veya mevcut kaleleri onarmıştır. Anadolu’nun farklı noktalarında örnekleri bulunabilecek bu listeye 2020 yılında Çeşme Kalesi de dâhil edilerek İzmir’de bu listede bulunan kale sayısı üçe çıkmıştır.
Gediz Deltası
İzmir’in yanı başında yer alan Gediz Deltası, doğadan kopmadan da modern bir şehirde yaşanılabileceğinin en güzel göstergesi. İzmir gibi büyük bir metropol, içinde yüzlerce kuş ve canlı türüne ev sahipliği yapan, Türkiye’nin en geniş kıyı sulak alanlarından Gediz Deltası’nı barındırıyor. Türkiye’deki tuz üretiminin yaklaşık üçte birini karşılayan delta, aynı zamanda İzmirli balıkçı ve çiftçilerin de üretim alanı. Gediz Deltası, barındırdığı farklı habitatlar sayesinde binlerce canlıya yaşam ortamı sunan uluslararası öneme sahip nadir sulak alanlardan biri. Dünya ölçeğinde Önemli Doğa Alanı ve Önemli Kuş Alanı olan Gediz Deltası’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası Listesi'ne alınması için geçtiğimiz aylarda İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından resmi adaylık başvurusu yapıldı.
Kullanıcı Yorumları
Mustafa Özay Çeber
izmir demek tarih demek ,gelecek demek
Sururi Uras
Bilgiler muazzam. Dünya üzerinde çok az rastlanılan bu özelliklerine, güzelliklerine sinagoglar bilgisi de eklenirse sanırım tam olur. Çok teşekkür ederim.
Ekin Özgün
UNESCO ile/adına yapılan çalışmalar İzmir özelinde hız kazandı. Bu durumda kent değerlerimiz korunduğu gibi marka değeri ve cazibesi yükselen noktalar haline geliyor. Emek gösterenlere sonsuz teşekkürler.
Kemal Burak İnan
Çok faydalı mükemmel bir site olmuş tebrikler. İzmirimize yakışan çalışmaların yapılacağından hiç şüphem yok.Emeği geçen herkese çok teşekkürler.